BLOG

Bu yazıda, 2024 yılı Web Uygulama Güvenlik Testleri üzerine yapılan son araştırmalar ışığında, güvenlik test süreçlerini iyileştirmenin yollarını ve sektördeki yeni trendleri ele alacağım.



Yazıda sunulan analizler, CyCognito tarafından hazırlanmış olan 2024 State of Web Application Security Testing raporundan ilham alınarak hazırlanmıştır.



1. Otomasyon Sistemlerinin Önemi ve Web Uygulama Güvenliği

Günümüzde dijitalleşmenin hız kazanmasıyla birlikte büyük şirketler, güvenlik riskleriyle başa çıkmak için otomasyon sistemlerine giderek daha fazla yatırım yapmaktadır. Web uygulamaları, iş süreçlerinin merkezinde yer almakta ve hassas verilerin işlenmesinden operasyonların yürütülmesine kadar birçok kritik rol oynamaktadır.

Bu bağlamda, otomasyon sistemlerinin önemi ve web uygulama güvenliği üzerindeki etkisini şu başlıklar altında değerlendirebiliriz:

1.1 Web Uygulamalarında Hızlı ve Etkili Güvenlik Testi

Büyük şirketlerin kullandığı web uygulamaları, sıklıkla güncellenmekte ve her güncelleme potansiyel bir güvenlik açığı oluşturma riski taşımaktadır. Otomasyon sistemleri, bu uygulamaların güvenlik testlerini hızlı ve düzenli bir şekilde gerçekleştirebilir. Bu sayede yeni ortaya çıkan güvenlik açıkları, manuel süreçlere kıyasla çok daha hızlı bir şekilde tespit edilip giderilebilir.

Özellikle Dynamic Application Security Testing (DAST) ve Interactive Application Security Testing (IAST) gibi test araçlarının otomasyonu, web uygulamalarının çalışır durumda iken güvenliğini sürekli olarak test edebilmek açısından kritik öneme sahiptir. Otomasyon, bu testlerin daha geniş bir kapsamda ve daha düşük maliyetle yapılmasına imkan tanır.



1.2 Proaktif Güvenlik ve Risk Yönetimi

Web uygulamaları, siber saldırganlar için cazip hedeflerdir çünkü bu uygulamalar, hem müşteri hem de şirket verilerini içermekte ve çoğu zaman dışarıya açık olmaktadır. Otomasyon sistemleri, güvenlik testlerini sürekli hale getirerek potansiyel tehditlere proaktif bir şekilde yanıt verilmesini sağlar.

Otomasyon sayesinde güvenlik ekipleri, saldırganların daha önce kullandığı teknikleri ve yeni ortaya çıkan tehdit türlerini analiz edebilir. Bu analizler ışığında web uygulamalarında düzenli güvenlik taramaları ve güncellemeler yapılarak tehdit yüzeyleri daraltılabilir. Proaktif bir güvenlik yaklaşımı, güvenlik zafiyetlerinin daha açığa çıkmadan önce tespit edilmesini sağlar ve büyük ölçekli veri ihlallerinin önüne geçer.



1.3 Kaynak Verimliliği ve Sürekli İzleme

Büyük şirketlerdeki güvenlik ekipleri, genellikle sınırlı insan kaynağı ile çok sayıda uygulamanın güvenliğini sağlamaktan sorumludur. Otomasyon sistemleri, manuel iş yükünü azaltarak güvenlik ekiplerinin kaynaklarını daha verimli kullanmasını sağlar. Özellikle web uygulamalarında sürekli test ve izleme yaparak güvenlik açıklarını otomatik olarak tespit etmek ve bu açıkları hızla raporlamak, kaynak verimliliği açısından önemli bir katkıdır.

Otomasyon, aynı zamanda web uygulamalarında 7/24 sürekli izleme sağlar. Bu durum, özellikle yeni tehditlerin ve saldırı vektörlerinin hızla yayıldığı bir siber güvenlik ortamında kritik bir avantajdır. Otomatik izleme sistemleri, bir güvenlik açığı veya riskli bir durum tespit edildiğinde anında bildirim göndererek güvenlik ekiplerinin hızlı müdahale etmesine olanak tanır.



1.4 Güvenlik Mimarisi İçerisinde Otomasyonun Rolü

Büyük şirketlerde otomasyon sistemleri, yalnızca güvenlik testleri ve izleme süreçleri için değil, aynı zamanda güvenlik mimarisinin temel bir parçası olarak konumlandırılmaktadır. Otomasyon, güvenlik açıklarının etkili bir şekilde yönetilmesi ve her uygulama güncellemesinde güvenliğin sürdürülebilir hale gelmesi için gereken tüm süreçleri optimize eder.

Örneğin, yama yönetimi (patch management) gibi süreçler otomasyon sayesinde sürekli hale getirilebilir. Bu, manuel süreçlerin getirdiği hataları azaltırken aynı zamanda güncellemelerin ve yamaların zamanında yapılmasını sağlar. Web uygulama güvenliğinde bütüncül bir yaklaşım sağlamak için otomasyon sistemleri, diğer güvenlik önlemleriyle entegre bir şekilde çalışır ve güvenlik mimarisini güçlendirir.



1.5 Uyumluluk ve Raporlama Kolaylığı

Büyük şirketlerin çoğu, yasal düzenlemelere ve endüstri standartlarına uygunluk sağlamak zorundadır. Otomasyon, web uygulamalarının düzenli olarak test edilmesi ve güvenlik gereksinimlerinin sağlanması noktasında büyük bir kolaylık sağlar. Otomatik olarak oluşturulan raporlar, yasal uyumluluk için gereken kanıtları sunar ve denetim süreçlerini hızlandırır.

Otomasyon sayesinde, geçmiş güvenlik testlerine ve risk yönetimi kayıtlarına kolayca ulaşılabilir. Bu da denetimler sırasında güvenlik standartlarının yerine getirildiğini kanıtlamayı kolaylaştırır.



2. Web Uygulama Güvenliğinde Sürekli Test Çözümlerine Yönelik Artan İhtiyaç

2024 Web Uygulama Güvenlik Testleri Raporu, işletmelerin dijital güvenlik stratejilerinde giderek artan bir dönüşümün altını çiziyor. Rapor verilerine göre, katılımcıların %63’ü tüm web uygulamaları için sürekli güvenlik testi sağlayabilecek çözümler satın almayı planlıyor. Bu eğilim, güvenlik stratejilerinin daha sürdürülebilir ve etkili hale gelmesi yönündeki talepleri gözler önüne seriyor. Günümüzde uygulamalar sürekli güncelleniyor ve genişliyor; bu nedenle güvenlik testlerinin yalnızca dönemsel olarak değil, dinamik olarak sürdürülmesi gerekiyor. Sürekli test çözümleri, potansiyel zafiyetleri anında tespit ederek kurumların güvenlik açıklarını kapatma hızını artırmak için kritik bir rol oynuyor.

Bu bağlamda, sürekli güvenlik testi çözümlerinin gerekliliğinin artması, gelecekte daha gelişmiş ya da entegre araçların kullanımının yaygınlaşacağını gösteriyor. Örneğin, bu tür çözümler sadece güvenlik zafiyetlerini tespit etmekle kalmamalı, aynı zamanda analiz ve iyileştirme süreçlerinde de kılavuzluk sağlayabilmelidir. Web uygulamaları için güvenliğin sürdürülebilir olması, özellikle büyük ölçekli işletmeler için zorluklar barındırır. Bu noktada daha sofistike ve kapsamlı çözümler, yani yeni nesil güvenlik araçlarının geliştirilmesi ve uygulanması bir gereklilik halini alıyor.


2.1 Gelişmiş Entegrasyon ve Uyum Sağlayabilen Çözümler

İşletmelerin çoğu, güvenlik testlerini yalnızca kendi web uygulamaları ile sınırlı tutmamalı; aynı zamanda üçüncü taraf API’ler ve entegrasyonlarla birlikte çalışabilen çözümler tercih etmelidir. Üçüncü taraf entegrasyonlar, genellikle güvenlik açığı taşıma riskini artırır, bu yüzden çözümler bu alanları kapsamalı ve riskleri hızla raporlayabilmelidir. Örneğin, API güvenlik testlerini gerçek zamanlı olarak izleyen DAST (Dynamic Application Security Testing) araçları bu tür ihtiyaçlar için ideal bir çözüm sunabilir.

2.2 Otomasyon ve Yapay Zeka Destekli Sürekli İzleme

Güvenlik testlerinin manuel olarak yürütülmesi, hızla değişen tehdit ortamında etkili olamaz. Bu nedenle, yapay zeka ve makine öğrenimi destekli otomasyon çözümleri, güvenlik süreçlerini proaktif hale getirir. Otomasyon, yalnızca süreçleri hızlandırmakla kalmaz; aynı zamanda sistemdeki normal ve anormal durumları hızlıca öğrenip uyum sağlayarak daha güvenli bir yapıyı mümkün kılar.

2.3 Risk Analizine Dayalı Önceliklendirme Sistemleri

Web uygulamaları genellikle birçok bileşenden oluşur ve hepsinin eşit önemde olmaması, güvenlik açıklarının da farklı düzeylerde önceliklendirilmesini gerektirir. Bu noktada, güvenlik test çözümlerinin riski analiz edip önceliklendirme yapabilen sistemlere sahip olması kritik bir gerekliliktir. Böylece, yüksek risk içeren açıklar öncelikli olarak giderilir ve sınırlı kaynakların en verimli şekilde kullanılması sağlanır.

2.4 Genişletilebilir ve Modüler Çözümler

Web uygulama güvenliği için kullanılan çözümler modüler ve genişletilebilir yapıda olmalıdır. Böylece, organizasyon büyüdükçe veya yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça mevcut güvenlik çözümleri esnek bir şekilde güncellenebilir ve geliştirilebilir. Modüler yapılar, işletmelere maliyet avantajı sunarken, gelecekteki tehditlere karşı uyum sağlama esnekliğini de artırır.

2.5 Kurum İçi Güvenlik Testi Yeteneklerinin Artırılması

Raporun bir diğer dikkat çekici bulgusu ise birçok işletmenin güvenlik testlerini dış kaynaklardan sağlıyor olması. Bu durum, bağımlılığı artırabilir ve güvenlik kontrolünü kısmen kaybetme riskini beraberinde getirebilir. Kurum içi güvenlik test yeteneklerinin artırılması, sadece daha hızlı bir yanıt süresi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda dış tehditlere karşı içsel bir savunma mekanizması geliştirir.



3. Web Uygulama Güvenliğinde Yeni Nesil Araçlara Duyulan İhtiyaç ve Çözüm Önerileri

2024 Web Uygulama Güvenlik Testleri Raporu, işletmelerin güvenlik test araçları konusundaki yaklaşımında önemli bir değişimin işaretlerini veriyor. Katılımcıların %44’ü, mevcut güvenlik test araçlarının yerini daha güçlü çözümlerle değiştirmeyi planladığını belirtmiş durumda. Bu eğilim, birçok kuruluşun mevcut araçlarının güvenlik ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldığını düşündüğünü ortaya koyuyor. Özellikle eski veya sınırlı kapsamda test yapabilen araçların, günümüzün dinamik siber tehdit ortamına ayak uydurmakta zorlanması, bu araçların güncel, kapsamlı ve hassas test yeteneklerine sahip çözümlerle değiştirilmesini bir gereklilik haline getiriyor.

Bu değişim, gelecekte DAST (Dynamic Application Security Testing) ve SAST (Static Application Security Testing) gibi araçların çok daha gelişmiş ve kapsamlı hale geleceğini gösteriyor. Özellikle API güvenliği gibi dinamik saldırı yüzeylerine yönelik test araçlarının daha sofistike hale getirilmesi, güvenlik alanındaki inovasyonları ve yeni nesil araçlara olan talebi artıracaktır. API güvenlik testlerinin gelişimi, organizasyonların güvenlik stratejilerinde daha bütüncül ve etkili bir yaklaşımı benimsemesine katkıda bulunacaktır.



3.1 Gelişmiş DAST ve SAST Çözümlerinin Entegrasyonu

Geleneksel DAST ve SAST araçlarının sınırlarının ötesine geçmek için daha entegre çözümler geliştirilmelidir. Örneğin, dinamik ve statik testlerin yanı sıra API güvenlik testleri de tek bir platformda entegre edilebilir. Bu, güvenlik ekiplerinin çok katmanlı saldırılara karşı daha güçlü bir savunma sağlamasına ve farklı test türlerini bir arada kullanarak daha geniş kapsamlı analiz yapabilmesine olanak tanır.

3.2 Yapay Zeka Destekli Güvenlik Analizi

Yeni nesil güvenlik çözümlerinde yapay zeka ve makine öğrenimi algoritmalarının kullanımı, daha akıllı ve öngörülü güvenlik analizleri yapabilmek açısından önemli bir avantaj sağlar. Yapay zeka destekli araçlar, zafiyetleri daha hızlı ve yüksek doğrulukla tespit ederken, anormal davranışları gerçek zamanlı olarak belirleyerek güvenlik ekiplerini anında bilgilendirebilir. Böylece, saldırı yüzeyindeki değişikliklere proaktif bir şekilde yanıt verilmesi mümkün hale gelir.

3.3 API Güvenliğine Özel Çözümler

API’lerin yaygınlaşmasıyla birlikte API güvenliği, işletmelerin güvenlik stratejilerinin merkezine oturmuştur. Güçlü API güvenlik çözümleri, üçüncü taraf entegrasyonlardan kaynaklanabilecek riskleri azaltmak için API’lerin sürekli izlenmesini ve güvenlik açıklarının anında tespit edilmesini sağlamalıdır. Ayrıca, API güvenliği testleri geleneksel güvenlik testleriyle entegre edilerek, API’lerin bütüncül güvenlik stratejisi içinde yer alması sağlanmalıdır.

3.4 Otomasyon ve Sürekli Güvenlik İzleme

Günümüzde uygulama geliştirme süreçleri hızla ilerlerken, güvenlik testlerinin bu tempoya ayak uydurması gerekiyor. Otomasyon çözümleri, sürekli güvenlik izleme ve test süreçlerini desteklemek açısından kritik önem taşır. Güvenlik araçlarında otomasyon kullanımı, güncellemelerden kaynaklanabilecek güvenlik açıklarının hızla tespit edilmesine ve güvenlik ekiplerinin manuel iş yükünün azalmasına yardımcı olur. Otomasyon, özellikle büyük ölçekli organizasyonlar için daha verimli bir güvenlik süreci sağlar.

3.5 Kurum İçi Yetkinliklerin Artırılması ve Eğitim

Güvenlik araçlarının sadece daha gelişmiş çözümlerle değiştirilmesi yeterli değildir; aynı zamanda güvenlik ekiplerinin bu yeni nesil çözümleri etkin bir şekilde kullanabilmesi için yetkinliklerinin artırılması gerekmektedir. Bu nedenle, güvenlik ekiplerine düzenli eğitimler sağlanmalı ve güvenlik araçlarının işleyişine dair teknik bilgi kazandırılmalıdır. Böylece, ekipler güvenlik testlerini daha etkin bir şekilde yönetebilir ve araçların tüm potansiyelini kullanabilir.



Bu veriler, organizasyonların web uygulama güvenliğini sağlamada yalnızca mevcut tehditleri engellemekle kalmayıp, değişen saldırı yüzeylerine karşı daha proaktif bir yaklaşım sergilemek istediklerini göstermektedir. Özellikle otomasyon ve sürekli izleme araçlarına olan talebin artması, güvenlik testlerinin etkinliğini ve hızını artırma ihtiyacını yansıtmakta. Bu durum, kuruluşların manuel iş yükünü azaltarak güvenlik süreçlerini daha verimli hale getirmeyi ve potansiyel güvenlik açıklarını anında tespit edebilmeyi hedeflediklerini işaret ediyor.

Günümüz dijital ortamında, tehditler hızla evrilmekte ve daha karmaşık hale gelmektedir. Bu nedenle, sadece teknik araçlara değil, aynı zamanda insan kaynağına da yapılan yatırımlar büyük önem taşımaktadır. Güvenlik ekiplerinin sürekli eğitim alarak güncel tehditlere karşı donanımlı hale gelmesi, otomasyonun da ötesinde bir gereklilik olarak ön plana çıkmaktadır. Böylece, güvenlik çözümleri yalnızca araç temelli bir yapıdan çıkıp, insan faktörünü güçlendiren daha kapsamlı bir güvenlik ekosistemine dönüşmektedir.

Bu eğilimler, güvenlik stratejilerinin entegre ve proaktif bir şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Otomasyon ve sürekli izleme gibi gelişmiş güvenlik çözümleri, tehditlerin hızlı bir şekilde tespit edilip önlenmesine olanak sağlarken, proaktif yaklaşımlar da olası güvenlik zafiyetlerinin henüz oluşmadan giderilmesine katkıda bulunmaktadır. Bu yaklaşım, güvenliğin bir savunma hattından ziyade sürdürülebilir bir strateji olarak ele alınmasını gerektiriyor ve organizasyonların güvenlik alanında daha esnek ve dirençli bir yapı kurmalarını sağlıyor.



Günümüzde şirketlerin çeşitli alanlarda yaşadığı aksaklıkları gidermede DAST (Dynamic Application Security Testing) ürünleri, bu eksikliklerin çözümünde giderek daha kritik bir rol oynamaktadır. 2024 raporunda vurgulanan bazı temel sorunlar, özellikle dinamik saldırı yüzeylerinin hızla değişmesi, güvenlik testlerinin yetersiz sıklıkta yapılması, üçüncü taraf API’lerin oluşturduğu riskler ve ekipler arası işbirliği eksikliği gibi konular, DAST araçlarının sunduğu avantajların bu tür eksiklikleri gidermede önemli bir katkı sağlayabileceğini göstermektedir.

DAST çözümleri, web uygulamalarını gerçek zamanlı olarak tarayarak güvenlik açıklarını hızlı bir şekilde tespit edebilme özelliğine sahiptir. Bu sayede, dinamik ve değişken saldırı yüzeylerine karşı daha güncel bir koruma sağlanabilir. Aynı zamanda, DAST araçlarının otomatik test süreçlerine entegre edilebilmesi, güvenlik testlerinin sıklığını artırarak, sürekli izleme ve tespit süreçlerini daha etkin hale getirir.

Üçüncü taraf API’lerin entegrasyonu sırasında oluşabilecek güvenlik risklerini de göz önünde bulunduran DAST çözümleri, bu API’lerin güvenliğini gerçek zamanlı olarak test ederek potansiyel zafiyetleri proaktif bir şekilde belirlemeye yardımcı olur. Ayrıca, DAST araçlarının sunduğu veriler, güvenlik ve geliştirme ekipleri arasında daha iyi bir iş birliği sağlanmasını destekleyerek, ekipler arası koordinasyonu güçlendirmektedir. Bu sayede, organizasyonlar daha bütüncül ve etkili bir güvenlik stratejisi oluşturabilir ve dinamik tehdit ortamına karşı daha güçlü bir savunma hattı kurabilirler.



4. Öne Çıkan Güvenlik Sorunları ve Çözümler

4.1 Üçüncü Taraf API’lerin Riskleri

Çoğu kuruluş üçüncü taraf API’lere güvenmektedir. Ancak, bu API’ler güvenlik açısından önemli riskler barındırabilir. Üçüncü taraf API’lerin güvenlik standartlarının kuruluş içindeki uygulamalarla uyumlu olmaması, görünürlüğü azaltarak güvenlik açıklarını artırabilir.

Bu riskleri azaltmak için, API entegrasyonlarının güvenlik testleriyle birlikte ele alınması, gelişmiş izleme ve test araçlarının kullanılması önerilmektedir.

4.2 Ekipler Arası İş Birliği Eksikliği

Güvenlik, geliştirme ve operasyon ekipleri arasındaki iş birliği eksikliği, güvenlik açıklarını gidermede zorluklar yaratmaktadır. Bu durum, özellikle DevSecOps’un daha geniş çapta benimsenmesi gerektiğini göstermektedir.

Ekipler arasında bilgi paylaşımını artırmak, güvenlik risklerini daha hızlı belirlemek ve çözmek için DevSecOps’un aktif bir şekilde kullanılması önerilir.

4.3 Güvenlik Açığı Giderme Zorlukları

Katılımcıların %53’ü, güvenlik testleriyle belirlenen zafiyetleri giderme konusunda zorlandıklarını ifade etmiştir. Bu, güvenlik testlerinin sonuçlarının operasyonel hale getirilmesi sürecinde yaşanan zorlukları ortaya koymaktadır.

Sorunların önceliklendirilmesi, hızlı ve etkili bir şekilde çözülmesine katkı sağlar. Ayrıca, otomasyon ve yapay zeka destekli araçlar, yüksek risk taşıyan zafiyetleri önceliklendirerek giderme sürecini hızlandırabilir.



5. Geleceğe Yönelik Stratejiler

CyCognito’nun sunduğu bu rapor, web uygulama güvenliği testlerinde daha yüksek doğruluk ve daha düşük yanlış pozitif oranları gibi özelliklerin önemine vurgu yapmaktadır. Testlerin sürekliliğini sağlamak ve daha kapsamlı bir görünürlük elde etmek için otomasyon tabanlı çözümlerin benimsenmesi gerektiği belirtilmektedir.

Ayrıca, büyük ölçekli kuruluşlar, güvenlik ekiplerinin zamanını ve kaynaklarını optimize etmek için daha güçlü test araçlarına ve süreçlerine yatırım yapmayı planlamaktadır.

Rapor, günümüz siber güvenlik ortamında başarılı olabilmek için güvenlik testlerinin daha sık ve kapsamlı bir şekilde yapılmasının yanı sıra, kuruluşların sürekli değişen saldırı yüzeylerine uyum sağlamaları gerektiğini ortaya koymaktadır.

yaşanılan aksaklıklar ve eksiklikler, DAST (Dynamic Application Security Testing) araçlarının gerekliliğinin artacağına işaret etmektedir. CyCognito 2024 raporunda vurgulanan bazı temel sorunlar, özellikle “dinamik saldırı yüzeylerinin hızla değişmesi, güvenlik testlerinin yetersiz sıklıkta yapılması, üçüncü taraf API’lerin riskleri ve ekipler arası iş birliği eksikliği” gibi konular, DAST araçlarının sağladığı avantajların bu tür eksiklikleri gidermede önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir.



5.1 Neden DAST Araçları Gerekliliğini Artırıyor?

Dinamik Saldırı Yüzeylerinin İzlenmesi: DAST araçları, uygulamaların çalışır durumdayken güvenlik açıklarını tespit etmede etkilidir. Web uygulamaları sık sık güncellendiğinden, statik testlerin sağlayabileceğinden daha dinamik ve kapsamlı bir koruma sunar.

Rapor, birçok uygulamanın düzenli olarak güncellendiğini ancak bu güncellemelerden kaynaklanabilecek güvenlik açıklarının sürekli test edilemediğini vurgulamaktadır. DAST araçları bu boşluğu doldurarak güncel saldırı yüzeyini aktif bir şekilde izleyebilir.



6. En Büyük Endişeler

Parantez içindeki numaralar, katılımcıların endişe seviyesini ölçen bir derecelendirme sistemini ifade etmektedir. 1 ile 5 arasında değişen bu puanlama sistemi, katılımcıların belirli güvenlik konularına ne kadar önem verdiğini veya bu konularda ne kadar endişeli olduklarını göstermektedir.


Web Uygulamalarına Yönelik Tehditler (3.92): Katılımcıların en büyük endişesi, organizasyonlarının web uygulamalarına yönelik tehditlerdir. Bu yüksek endişe seviyesi, web uygulamalarının modern iş dünyasında kritik operasyonel süreçleri desteklemesi ve veri güvenliği açısından önemli rol oynamasından kaynaklanmaktadır. Web uygulamalarının artan önemiyle birlikte, bu uygulamalara yönelik siber tehditler de giderek daha karmaşık hale gelmektedir.

Geliştirme ve Güvenlik Ekipleri Arasındaki İş Birliği Eksikliği (3.90): İkinci en büyük endişe, geliştirme ve güvenlik ekipleri arasındaki iş birliği eksikliğidir. Çoğu organizasyonda, bu iki ekip arasında bir kopukluk olması, güvenlik açıklarının daha geç fark edilmesine ve düzeltilmesine neden olmaktadır. Geleneksel olarak silo halinde çalışan bu ekipler arasında etkin bir iş birliği sağlanamaması, saldırı yüzeylerinin etkin yönetilmesini engellemektedir. DevSecOps gibi yaklaşımlar bu sorunu çözmeyi hedeflese de, rapora göre bu yaklaşım henüz yeterince yaygınlaşmamıştır.

Kullanılan Güvenlik Araçlarının Etkinliği (3.88): Üçüncü sırada, kullanılan güvenlik araçlarının etkinliği konusundaki endişeler yer almaktadır. Katılımcılar, mevcut araçların web uygulamalarını koruma konusunda yeterince etkili olmadığını düşünmektedir. Örneğin, web uygulama güvenlik duvarları (WAF) gibi araçlar belirli tehditleri tespit etmede etkili olsa da, kritik operasyonel süreçleri tam anlamıyla koruyamayabilir. Bu durum, daha gelişmiş ve kapsamlı güvenlik çözümlerine olan ihtiyacı göstermektedir.

Web Uygulamaları Üzerindeki Görünürlük Eksikliği (3.70): Güvenlik ekiplerinin organizasyonun web uygulamaları üzerindeki görünürlüğünün yetersiz olması, dördüncü en büyük endişe olarak öne çıkmaktadır. Güvenlik ekipleri, uygulamaların güncellemeleri, entegrasyonları veya yeni özelliklerinin yaratabileceği potansiyel güvenlik açıklarını tam anlamıyla görememektedir. Görünürlük eksikliği, proaktif bir güvenlik stratejisi uygulanmasını zorlaştırmakta ve tehditlere geç yanıt verilmesine neden olmaktadır.

Üçüncü Taraf API’lerden Gelen Riskler (3.68): Beşinci sıradaki endişe, üçüncü taraf API’lerin güvenlik riskleriyle ilgilidir. Birçok organizasyon, üçüncü taraf API’leri kullanarak iş süreçlerini ve kullanıcı deneyimini geliştiriyor. Ancak, bu API’lerin güvenlik seviyelerinin organizasyonun kendi güvenlik politikalarına uymaması ciddi riskler yaratmaktadır. Üçüncü taraf API’lerin güvenlik standartlarının kontrolü zor olduğu için, bu API’ler aracılığıyla güvenlik açıkları organizasyona yayılabilir.



7. Güvenlik Test Yöntemleri ve Kullanım Kapsamları

7.1 Dynamic Application Security Testing (DAST)

Kurum İçi (In-house): Katılımcıların %12’si, DAST’ı kurum içinde %75 ve üzeri kapsamda kullanmaktadır. Ancak, %43’lük bir kesim bu yöntemi %25-49 arası bir kapsamda kullanmakta olup, %25’i ise %50-74 arasında bir kapsamda DAST kullanmaktadır. Bu durum, kurumların DAST testlerini kapsamlı bir şekilde uygulamakta zorluk çektiğini gösterir.

Üçüncü Taraf (Third-party): DAST kullanımının %50’si %50’den az bir kapsamda yapılmaktadır, bu da üçüncü taraf DAST kullanımının sınırlı olduğunu ve genellikle kurum içi testlerin tercih edildiğini gösterir.

7.2 Interactive Application Security Testing (IAST)

Kurum İçi: IAST, DAST’a benzer şekilde, çoğunlukla %25-49 kapsamda (%30) kullanılmaktadır. %14’lük bir kesim bu yöntemi %75-100 arası kapsamda kullanmaktadır. IAST’ın, uygulama içi etkileşimlere odaklanması, daha derinlemesine test yapabilmesine olanak tanısa da, kullanımı geniş bir kapsamda gerçekleştirilmemektedir.

Üçüncü Taraf: IAST, üçüncü taraf hizmetlerde daha düşük bir kapsamda kullanılmaktadır. %27’lik bir kesim, üçüncü taraf IAST testlerini %25-49 arası bir kapsamda uygulamaktadır, ancak %50-74 arasında kullanımı %31 oranında belirtilmiştir.

7.3 Vulnerability Scanning (Zafiyet Tarama)

Kurum İçi: Zafiyet taraması, kurum içinde %25-49 arasında bir kapsamda %29 oranında kullanılırken, %28’lik bir kesim %50-74 arasında bir kapsamda tarama yapmaktadır. Yani, organizasyonların çoğu, zafiyet taramalarını belirli bir düzeyde uygulamaktadır, ancak %75 ve üzeri kapsamda kullananların sayısı sınırlıdır.

Üçüncü Taraf: Üçüncü taraf zafiyet taraması, %50-74 arasında %32 oranında bir kullanım göstermekte olup, bu, üçüncü taraf taramaların kurum içi taramalara göre daha kapsamlı uygulandığını gösterir.

7.4 Penetrasyon Testi (Pentesting)

Kurum İçi: Penetrasyon testleri, en az kullanılan yöntemlerden biridir. Katılımcıların %24’ü bu testi %25-49 arasında kapsamda kullanmaktadır. Penetrasyon testinin pahalı ve zaman alıcı bir süreç olması, bu yöntemin sık ve geniş kapsamda kullanılmamasına neden olmaktadır.

Üçüncü Taraf: Üçüncü taraf penetrasyon testleri, %27 oranında %25-49 arasında kapsamda kullanılmaktadır. Bu da, bu yöntemin kurum içi pentestlere oranla üçüncü taraf hizmetler aracılığıyla daha fazla uygulandığını göstermektedir.



8. SaaS Güvenlik Yaklaşımlarında Güvenlik Kontrolü ve Bağımlılık Dengesi: Riskler, Stratejiler ve Çıkarımlar

SaaS Sağlayıcısına Tamamen Güvenenler (%20): Katılımcıların %20’si, güvenlik testi ve iyileştirme işlemlerinde tamamen SaaS sağlayıcısına güvendiğini belirtmektedir. Bu grup, güvenlik testlerinin ve gerekli güvenlik yamalarının tüm sorumluluğunu sağlayıcıya bırakmaktadır.

Bu yaklaşım, organizasyonların kendi içlerinde güvenlik süreci kurma gereksiniminden kaçındığını gösterir. Ancak bu durum, organizasyonun güvenlik kontrolünü SaaS sağlayıcısına tamamen teslim etmesi anlamına gelir ve dış faktörlere bağımlılığı artırır.

Kısmi Güvenenler ve Kendi Testlerini Yapanlar (%57): En büyük grup olan %57’lik kesim, güvenlik testi ve iyileştirme işlemlerinde kısmen SaaS sağlayıcısına güvenirken, kendi içlerinde de bazı testler yapmaktadır. Bu, organizasyonların hem sağlayıcının güvenliğine güven duyduklarını hem de ek bir kontrol sağlayarak riskleri azaltmaya çalıştıklarını gösterir.

Bu grup, SaaS sağlayıcılarının güvenlik önlemlerine tamamen güvenmektense, organizasyonun kendi güvenlik stratejilerini de dahil etmeyi tercih etmektedir. Bu yaklaşım, organizasyonun güvenlik üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını sağlar.

Çoğunlukla Kendi Testlerini Yapanlar (%23): Katılımcıların %23’ü, güvenlik testlerinin çoğunu kendilerinin yaptığını belirtmiştir. Bu organizasyonlar, SaaS sağlayıcılarına güvenmeyi tercih etmeyip güvenlik süreçlerini kendi ekipleriyle yönetmektedir.

Bu yaklaşım, daha yüksek bir güvenlik bilinci ve bağımsızlık seviyesini yansıtır. Kendi güvenlik kontrollerini gerçekleştiren organizasyonlar, sağlayıcıya olan bağımlılığı azaltarak daha proaktif bir güvenlik stratejisi izlemektedir. Bu grup, SaaS sağlayıcılarının güvenliğine dair tam bir güven duymadığını ve dışarıdan gelebilecek tehditleri minimize etmek için güvenlik testlerini kendi bünyesinde yapmayı önceliklendirdiğini gösterir.


Bu veriler, organizasyonların SaaS sağlayıcılarına olan güven düzeyinde çeşitlilik olduğunu ortaya koymaktadır. Organizasyonların %77’si (tamamen güvenenler ve kısmen güvenenler dahil) en azından bir ölçüde SaaS sağlayıcılarına güvenmektedir. Bu durum, SaaS sağlayıcılarının güvenlik testi ve iyileştirme sürecinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Ancak, SaaS sağlayıcılarının çoğu güvenlik önlemlerini erişim kontrolü üzerine kurmaktadır, bu da ihlaller durumunda yetersiz kalabilir.

Dış Kaynaklara Güven ve Risk Yönetimi Dengesi: Organizasyonların SaaS sağlayıcılarına güvenmesi, güvenlik süreçlerinde dış kaynakların rolünü artırırken, aynı zamanda güvenlik kontrolünün bir kısmını kaybetmeleri anlamına gelir. Tam bağımlılık, güvenlik zafiyetleri oluştuğunda organizasyonun hızlı ve bağımsız bir yanıt vermesini zorlaştırabilir. Bu nedenle, organizasyonların dış kaynak kullanımı ile kendi kontrolleri arasında bir denge kurması kritik önem taşır.

Ek Testlerin Önemi: SaaS sağlayıcılarının sunduğu güvenlik önlemleri yeterli olsa bile, organizasyonların kendi testlerini yapması, güvenlik açığını minimize etmede daha etkili olabilir. %57’lik kesimin hem sağlayıcıya güvenip hem de kendi testlerini yapması, bu yaklaşımın en ideal güvenlik stratejisi olabileceğini gösterir. Organizasyonlar, SaaS sağlayıcısının sunduğu güvenliği pekiştirmek için kendi güvenlik önlemlerini uygulamalıdır.

SaaS Sağlayıcılarının Güvenlik Odaklarının Yetersizliği: SaaS sağlayıcılarının çoğunun güvenlik önlemlerini erişim kontrolüne dayandırması, kapsamlı bir güvenlik stratejisi için yeterli değildir. Güvenlik ihlalleri durumunda erişim kontrolü yetersiz kalabilir, çünkü saldırganlar bu önlemleri aşabilir veya geçersiz kılabilir. Bu nedenle, organizasyonların sadece erişim kontrolüne dayalı güvenlik önlemlerine güvenmek yerine, daha geniş kapsamlı bir güvenlik yaklaşımı benimsemesi gerekmektedir.



9. Sonuç

2024 Web Uygulama Güvenlik Testleri raporundan alınan veriler ve yapılan analizler, organizasyonların web uygulama güvenliği için daha sürdürülebilir, dinamik ve proaktif güvenlik stratejilerine ihtiyaç duyduğunu açıkça göstermektedir. Otomasyon, sürekli izleme, gelişmiş güvenlik test çözümleri ve SaaS sağlayıcılarıyla dengeli bir güvenlik stratejisi, modern siber güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak için vazgeçilmez hale gelmiştir.

Büyük ölçekli işletmelerde otomasyon ve sürekli test çözümlerinin önem kazanması, güvenlik süreçlerinin hızla evrilmesine ve daha kapsamlı çözümler geliştirilmesine zemin hazırlamaktadır. DAST gibi dinamik güvenlik test araçlarının otomatikleştirilmesi, sürekli izleme sağlayarak potansiyel güvenlik açıklarını zamanında tespit etmeye yardımcı olurken, API güvenliği gibi gelişen güvenlik gereksinimlerine yanıt verebilecek daha sofistike araçların geliştirilmesi önem arz etmektedir. Aynı zamanda, SaaS sağlayıcılarına güven derecesinde çeşitlilik olması, kurum içi güvenlik testlerinin de önemini vurgulamakta, güvenlik kontrolünü tamamen dış kaynaklara bırakmadan daha dengeli bir yaklaşımı desteklemektedir.

Sonuç olarak, güvenlik stratejilerinin sürekli gelişen tehdit ortamına uyum sağlamak adına entegre, proaktif ve çok yönlü bir yapı ile yeniden tasarlanması gerekmektedir. Otomasyon ve yapay zeka destekli araçların kullanımı, yalnızca iş yükünü hafifletmekle kalmaz; aynı zamanda hızlı yanıt süreleri, daha düşük yanlış pozitif oranları ve yüksek doğruluk sağlayarak güvenlik stratejilerinin verimliliğini artırır. Bu bağlamda, organizasyonların kaynaklarını optimize etmek, güvenlik ekiplerine yatırım yapmak ve güçlü bir güvenlik ekosistemi oluşturmak, yalnızca bugün için değil, gelecekte de siber güvenlik tehditlerine karşı daha dirençli bir yapı kurmak adına kritik bir gerekliliktir.






KAYNAKLAR

  1. CyCognito. (2024). State of Web Application Security Testing 2024. CyCognito. Retrieved from https://www.cycognito.com/documents/reports/CyCognito-State-of-Web-Application-Seucirty-Testing-2024.pdf
  2. Rôla, J. P. M. (2022). Dynamic Security Testing (Master’s thesis, Universidade do Porto, Faculdade de Engenharia). Supervisor: Ricardo Morla.
  3. Verizon. (2023). 2023 Data Breach Investigations Report: Results and Analysis Introduction. Verizon Business. Erişim adresi: https://www.verizon.com/business/resources/reports/dbir/2023/results-and-analysis-intro/
  4. Rao, S. R. B., & Kumar, N. (n.d.). Web Application Vulnerability Detection Using Dynamic Analysis with Penetration Testing. CMJ University, Shillong, India & ACE College of Engineering and Management, Agra, India.

Comments are closed

Latest Comments

  1. yusuf dalbudak